“Geçmişin hataları ortadayken, daha fazlasını yapıyoruz”

CHP’li Hasan Aslan, parti içinde yaşanan birçok gelişmeye ve gidişatın küskün, kırgın, umudunu yitiren bir çoğunluğu doğurduğuna dikkat çekti.
KOLTUK KORUYAN ANLAYIŞ…
Hasan Aslan, sosyal medya hesabı üzerinden yaptığı bir paylaşımında,“Bazı genel merkez yöneticileri saltanat sürerken, kazanılan bazı Büyükşehir belediyeleri ve ilçelerde bir tekleşme, tek adamlık gelişti… Bunun sonucunda ise başta mahalle seçimleri, il, ilçe kurultay delegeliği tek elden gelişti Yani birbirinin koltuklarını koruyan, besleyen bir anlayış geliştirildi” ifadelerine yer verdi.
ÖRGÜTLER DEVRE DIŞI KALINCA BİAT KÜLTÜRÜ GELİŞTİ, EMEK VE LİYAKAT ORTADAN KALKTI
Örgütlerin tamamen yok edildiğine dikkat çeken Aslan, “Kimin delege kimin il, ilçe başkanı, kimin yönetime gireceği, kimin parti meclisine, kimin disiplin kuruluna gireceğine belediye başkanları karar vermeye başladı. Örgütler devre dışı kalınca oluşan belediye kadroları ve oluşturulan yeni yapılar, biat kültürüyle yol yürümeye çalıştığı için emek ve liyakat ortadan kalktı” dedi.
1989’DE YAPILAN HATALARIN DAHA FAZLASI YAPILIYOR…
1989 Yerel seçimlerinde yaşanan hata ve yanlışların daha fazlasının yaşandığını hatırlatan CHP’li Hasan Aslan, şunları kaydetti:
“Bununla birlikte CHP’yi umut gören, başta Cumhuriyet kaygısı olan seçmenler, gençler, kadınlar olmak üzere partiye emek veren katmanların tamamı küskün, kızgın, dargın ve arayış içinde. Alınan Belediyeler Ne yazık ki eskiden kalma yönetim bir yana ahbap-çavuş ilişkileri, yakın akrabalarla yönetilen belediyeler… Bunu görmemek imkansızdır. Başta örgütler, milletvekilleri, meclis üyeleri suskun? Neden Acaba?
Hiç mi görmüyoruz? Bir sonraki dönemde belediyeleri nasıl alacağız, nasıl İktidar olacağız? Gece-gündüz çalışan, maddi –manevi destek verenleri dışlıyorsak o zaman kimin o Koltuğa oturacağı çok mu önemli? “
AKP’NİN GENEL BAŞKANLIK MODELİ GİBİ…
CHP’de 1995’te başlayan tekelleşmenin genel başkan ve genel sekreter olmak üzere iki yapı üzerinde yürüdüğünü, Deniz Baykal’ın talebiyle oluşan tüzük değişikliği sonucunda ise 2010 ‘da yürürlüğe giren uygulamalarla AKP’deki genel Başkanlığın benzeri bir sistem oluşturulduğunu kaydeden Aslan,
“Şüphesiz CHP’nin tüm genel başkanları dürüst, toplumu düşünen, anti-emperyalist isimlerdir ve böyle de olmak zorundalar. Sayın Genel Başkanımızda Böyledir. Ancak son 10 yıldır onlarca genel başkan yardımcısı geldi geçti. İçlerindeki dürüst ve emekçileri tenzih ederek belirtmek isterim ki çoğu bireysel saltanat ve ahbap- çavuş ilişkisi sürdürdü. Hatta hiçbir emeği, ilgisi olmayan birçok kişi milletvekili, belediye başkanı, il genel ve belediye meclisi üyesi olarak atandı. Peki ne oldu? Başta mahalle seçimleri, il, ilçe ve kurultay delegeliği tekelleşti” diye konuştu.
Aslan, tarihten örnekler verdiği paylaşımında şu ifadelere yer verdi:
“Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM), 23 Nisan 1920’de Osmanlı devletinin itilaf devletlerince işgaline direniş gösterilerek, yani savaşla, Türk milletinin ortaya koyduğu irade ile kurulan ve yasama yetkisini kullanan( Halkın Vekaleti, Vekili) Türkiye Cumhuriyeti anayasal devlet organı olarak kuruldu.
Egemenlik, kayıtsız şartsız milletindir ilkesi Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin varoluşunun temel dayanağını oluşturmuştu…
1923 ile 1938 yılları arasında onlarca devrim niteliğinde yasal düzenlemeler yapıldı…
Atatürk’ün ölümünden sonra ne oldu?
BECEREMEDİK…
1-Aydınlanmanın ana damarı olan Köy Enstitüleri vardı. Türkiye’de başta ilkokul öğretmeni yetiştirmek üzere 28 Aralık 1938 tarihinde Milli Eğitim Bakanı olan Hasan Ali Yücel’in bizzat yönettiği okulları, Demokrat Parti dönemimde 1954 yılında kapatıldı. Bu okulları, anlatamadık, bunu beceremedik…
2- Savaş koşullarında ‘camiler ahır yapıldı’ yalanına karşı gerçeği, savunamadık. Beceremedik!
3- 2. Dünya savaşında ülke kalkınması için toplanan vergiler vardı, burada yaşanan gerçeği savunamadık.
4- AP Döneminde Atatürk’ün yerli ve milli seferberliğine rağmen NATO’ya girmemizin, Marshall Planı çerçevesinde kapatılan uçak fabrikası, traktör fabrikası olayını ve her şeyin ithal edilmesini topluma anlatmayı beceremedik.
5- ‘Yaşasın Tam Bağımsız Türkiye Cumhuriyeti’ diyen Deniz Gezmiş ve arkadaşların 6 Mayıs 1972’de Ulucanlar cezaevinde idam edilmesine yardımcı olduk, göz yumduk, dik duramadık.
6- Turgut Özal Başkanlığında yapılan 24 Ocak 1980 Ekonomik Kararları ve 5 Nisan 1994’te Tansu Çiller döneminde yapılan devalüasyonu anlatamadık…
7- 1950 yılından sonrası merhum Ecevit’in 1974 ve 1977 seçimleri haricinde ülkeyi hep sağ iktidarlar yönetmesine rağmen, ‘Artvin’deki seli CHP yaptı’ deseler toplum inanıyor, biz gerçeği savunamıyor, beceremiyoruz. Bugün de aynı şey Giresun’daki sel felaketi için geçerli.
8- Yapılan köprüler, yollarla ülke kaynaklarının nasıl peşkeş çekildiğini, usulsüz vergi cezaları ile halka nasıl tuzak kurulduğunu, Ayasofya’nın ibadete açılmasını, tüm illerden taşınan insanlarımızın açılıştan Sonra koronaya yakalandığını, virüsü topluma bulaştırdığını anlatamadık, beceremedik.
9- 1980 darbesiyle CHP kapandı. 1993’de yasakların kalkması sonucu 18 Şubat 1995’te CHP ve SHP birleşti. Daha sonra CHP adım adım soldan uzaklaştı ve tekelleşti. Sonuç: 1999 seçimlerinde baraja takılmak oldu. Birleşmeyi bile beceremedik…
Sonuç itibarıyla; Emek veren partililerimize, gençlerimize, kadınlarımıza sahip çıkamadığınız gibi sosyal, siyasal, ekonomik hiç bir konuda cesaret gösteremedik. Kah dinsel, kah milliyetçilik, kah mezhepçilik, yapanların karşısında cesaret gösteremedik.
Bu ülkenin bu hale gelmesinde bizimde günahımız var! Sahip çıkarmadık anlatamadık, beceremedik…
Albay Ali Tatar’ın deyişiyle; böyle devam ederse ne ordu, ne Cumhuriyet kalacak!
Bu şekilde giderseniz ne yönetecek örgüt, belediye, ne bir ordu ne yaşayacak cumhuriyet, ne de bir ülke bulamayacaksınız….”