AÇ İT FIRIN YIKAR (2)

Bir önceki yazıma şu soruyla gelen oldu:

     Siz toplumu şiddet içerikli eylemlere mi çağırıyorsunuz?

     İsyana mı çağırıyorsunuz, ayaklanmaya mı çağırıyorsunuz der gibiler.

     İnsanlar acaba neden bir yazıyı, bir sözü okurken, dinlerken hemen olumsuz yanından yakalar, yakalamak ister?

      Bu kadar mı niyetimizi kararttık?

      Beynimiz bu kadar mı kirlendi?

      Ne yapalım, insanoğlu diyelim, ama deyip geçmeyelim, üzerinde duralım.

      Ben hiç kimseyi bir şeye çağırmıyorum, insanlarımıza akıl verecek hadde de sahip değilim, bu bilinsin, iyi bilinsin.

     Ben şuna inananlardanım: Halk kendine uygun çıkışı bulacaktır, yaşadığı sorunları çözecek çareleri elbette üretecektir. Benim aklıma, benim çağrıma ihtiyaçları yok.

     Aç it fırın yıkar derken şunu demek istedim:

     Almanya da polis teşkilatında çalışan itlerin (polis köpekleri) emekliliği bile düşünülüyor. Bunu neden düşünüyorlar? Fırınları yıkmasınlar diye. Bunun içinde 1400 euro emekli aylığı bağlanıyor.

     Ne incelik değil mi?

     Vefalı olmak budur!

     Bizde ise emeklilerin hali ortada. İktidardan gitsek bile emeklilere verilecek para yok, dediler.

     Yok işte, canlarını mı verecekler?

     Yönetilenlerin, bu yönetenlerin vicdansızca izledikleri politikalara karşı elbette bir tepkileri, çıkışları olacak. Bu böyle sürmeyecek, her gün milim milim ölmeye razı olmayacaklar.

     Sokağa çıkacaklar, grev yapacaklar, haklarını isteyecekler…

     Bu onların en demokratik hakkı. Ama bunu yaparken silah kullanmayacaklar, suikast, sabotaj yapmayacaklar, adam kaçırmayacaklar, işkence yapmayacaklar…

     Bunu da gayet iyi biliyoruz.

     Halklar hep iyimser olmuştur.

     Aç it fırın yıkar derken insanları şiddete çağırmıyorum. Ben şiddetten yana olmadım, ölmeyi, öldürmeyi savunmadım. Ölerek, öldürerek çözülen sorunlar geçicidir. Öldürerek kazanana geçici başarı sağlar bu. Halk hep öldürüldü, yakıldı, yıkıldı, katledildi, mapuslara altıldı. Mapuslar yetmiyor, yeni 70 mapus yapılıyor, yakında bitecekmiş. Bu şu demek daha büssürü tutuklama olacak halktan. Bir ülkenin gelişmişliği mapushanelerin çokluğuyla ölçülmüyor ama.

     Öncesini şimdilik dile getirmeyelim, son 20 yılda hep ölen, öldürülen yönetilenler oldu, halktan insanlar öldürüldü. Hatırlayalım iki seçim arasında 400 civarında yönetilen insan katledilmiş. Sadece Ankara garında 109 insan işidin canlı bombasıyla katledildi, 500 kişiden fazlada yaralı var. Soma‘da maden cinayetinde 301 insan… Suikastler oldu, faili meçhuller oldu. Bunlar yetmedi konuşan, yazan, sokakta yürüyen insanlar tutuklandı, hapse atıldı, işten atıldı, ülkeden kaçmak zorunda bırakıldı.

     Bunu yönetilenler yapmadı, yönetenler yaptı, şiddeti uygulayan halk değil, şiddete uğrayan bizat halkın kendisi. Sokakta copla dövülen, sopalarla öldürülen, ekmek almaya giderken vurulan halk. “Ölümü raflara koyun, ulaşamasın çocuklar,“ derken Berkin Elvanlar için dedim.

     Halk tarihinin hiç bir döneminde siddetten yana olmadı, şiddete yönelmedi. Komşusuyla iyi geçindi, sevdiler birbirlerini farklılıklardan rahatsızlık duymadan. Halk kendilerini yöneten kötü ve zalim yönetenlere karsı silahli örgüt kurmadı. Yönetilenlerin suikast yapacak, adam kaçıracak, sokak ortasında dövecek gladyosu, Sadat‘ ı, Türgev‘ i olmadı. Buna hiç ihtiyaç duymadı. Yönetilenler sevgiden yana oldu, toprağa hep sevgi ektiler, şiddeti hep uzağa itelediler.

     Türgev‘ i en son Adalar iskelesinde gördük, halka gözdağı vermek için militanlarıyla Adaya çıktı.

    Bşr de Sadat var!

    Bugünlerde bu adı çokça duyuyoruz.

    Sadat, sözde ticari bir şirket.

    Ticari bir şirket ne zamandan beri askeri (komando) eğitimi verdiği görüldü ? Bir ticari şirketin buna hakkı var mı ?

    Türk Silahlı Kuvvetleri varken, Polis teşkilatı varken, bir şirket bunu neden yapar ? Sivilleri neden eğitime tabi tutar ?

    Bu görevi devlet yapması gerekmez mi ?

    Verdikleri eğitime bakar mısınız ?

     İnsan kaçırma. Kaçırılan insanlara işkence yapma, sorgulama yapma. Sabotaj yapma, suikast yapma. Eve baskın yapma…

     Bu şirket bu eğitimi kimlere veriyor ?

     İslami- milliyetçi gençler seçiliyor.

     Sadat’ın başında kim var, kurucusu kim ?

     Bakıyoruz, karşımıza emekli bir Tuğgeneral çıkıyor.

     Adı Adnan Tanrıverdi. Bu kişi yakın zaman da da Cumhurbaşkanı Başdanışmanı olmuş.

     Bu Sadat’la ne yapılmak isteniyor?

     Her halde bu islamcı- milliyetçi gençlere spor olsun diye bu eğitim verilmiyor.

     Üstelik Sadat savunma amaçlı eğitim de vermiyor, tamamen saldırı amaçlı eğitim veriliyor.

     Bu daha tehlikeli gelmiyor mu size ?

     Sadat’ ta eğitilen bu insanlar ne yapacak ? Boşa almıyorlar bu eğitimi.

     Bu sorunun yanıtı aranmalı.

     Halkın ne yapacağı belli.

     Halkın tek derdi var.

     Sevgi ortamı yaratmak.

     Sevgi içinde yaşayacağı bir ülke istiyor!

     Huzurlu, mutlu bir yaşam istiyor.

     Çok şey mi istiyorlar?

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.