DEMİR YOLU HİKAYECİLERİ

Ülkenin büyükşehrine uzak bir dağ başı kasabasında bir demir yolu istasyonunda çalışan üç hikayecilerdi. Oğuz Atay, genç Yahudi, bir de genç kadın küçük bir kulübede yaşıyorlardı yan yana.  Geçimlerini sağlamak için mücadele içindelerdi.

***

İşleri pek parlak sayılmazdı seyyar hikaye satıcılığı yapıyorlardı, çünkü istasyona tren çok seyrek uğruyordu.  Akşam üzeri ilham geliyordu ve gecenin geç saatlerine kadar yazıyorlardı…

***

İstasyon şeflerinin odasındaki daktiloyla yazıp yazıyı sonra çoğaltıyorlardı. Hikayeciliğe ilk Oğuz Atay başlamıştı. Bir bakıma aynı iş yerinde çalışan memurlar sayılırlardı. İstasyon şefleriyle odaları yan yanaydı aynı mimariden yapılmıştı.

***

Ayran, elma, sucuk ekmek satıcılarının uyanık olduğu gecelerde birbirlerini iterek yolculara mallarını beğendirmeye çalışırken ayrıcalıklı oldukları söylenemezdi .Oysa onlar sanatçıydı, elleri kalem tutan emektarlar ve umut içinde coşkuyla yazanlar.

***

Hikayeler bir iki gün satılmadıkların da eskiyor onlara müşteri bulmak zorlaşıyordu ,çünkü güncel konuları işleyen konular yazıyorlardı … O zamanda elma ve ayran satıcılarına kaptırıyorlardı sıralarını.

***

Savaş yıllarıydı hikayeler satılmıyordu ekmek bile pahalıydı, böyle zamanlarda çalışmak bile zorlaşıyordu.O dönemde bile yazmaktan vazgeçmemişlerdi. Az kazanıp çok emek veriyorlardı .

***

Karl Marx’ın sözüyle noktalayayım yazımı ”Kitaplarım, onları yazarken içtiğim tütünün bile parasını karşılamadı.”

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.