PAŞAVENKLİ’NİN DEĞİRMENİ

Köyün hemen altında ırmağın kenarındaydı Paşavenk’li Hıdır amcanın değirmeni. Değirmenin yanında ufak bir bahçe vardı. Bahçenin içinde kocaman bir dut ağacı, öyle tatlı dutları vardı ki; köydeki dutların hiç biri bu kadar tatlı değildi.
Köylüler buğdaylarını biçer, harmanda düvenle ezip buğdayı ile samanını ayırdıktan sonra kışlık unlarını hazırlamak için değirmene getirir öğütürlerdi. Yukarı derede ırmağın önüne imece usulü çalışmayla bir bend çekerlerdi. Irmağın suyu değirmene giden hendeğe akar, o suyun değirmenin abarasından büyük bir gürültü ile aşağı hızla inerken değirmenin pervanesini çevirir ve değirmen taşı hızla dönerek buğdayı un haline getirirdi.
Bu çalışma sabahlara kadar sürdüğü için hemen hamur yapar, değirmenin içindeki ocakta ekmek pişirirlerdi. Buna da pağraç denirdi. Öyle bir kokusu ve lezzeti vardı ki nerede ekmek yerseniz yiyin o pağraçın tadını vermezdi. Çocukluğumun en güzel geceleriydi değirmende kalmak ve pağraç yemek.
Değirmeni çalıştıran Hıdır amca Pertek ilçesine bağlı Paşavenk nahiyesinden geldiği için ona Paşavenkli Hıdır diyorlardı. Zaten Hıdır deyince köyde birçok Hıdır olduğundan sorarlardı hangi Hıdır diye ama Paşavenkli Hıdır dendiğinde bütün civar köyler tanırdı onu.
Köy yerinde kavgalar genellikle çocuk yüzünden çıkardı. Çocuklar kavga eder ve bu kavgaya anne babalar da karışırdı ama ertesi gün çocuklar tekrar birlikte oynardı. Yapılan kavgalar küskünlüğe neden olurdu. Paşavenkli Hıdır’ın çocuk yüzünden hiç kimseyle kavga ettiği görülmemiştir. Paşavenk’de Sağır Memli ile dağlarda yıllarca kaçak yaşamıştır. Onun için özgürlüğün ne kadar kıymetli olduğunu bilir. Kaçak yıllar ona çok şey öğretmiştir. Olgun ileri görüşlü ve benim çocukluğumun kahramanı yiğit bir insandır. Burada onun hakkında evlatlarının bile bilmediği bir anekdottan bahsetmek istiyorum.
Paşavenkli Hıdır Meşelik köyünün altında çadırını kurar, hayvanlarını salar, yanında eşi ve iki küçük çocuğu ile o zaman 9-10 yaşlarında olan Dursun da vardır. Biraz sonra köyün bekçisi çıkagelir ve selam bile vermeden “Muhtar diyor ki, hem köylümüzü vuruyorlar hem de gelip köyümüzün altında konaklıyorlar, hemen pılını pırtısını toplasın gitsin” diye söyler. Paşavenkli Hıdırın köylüleri Meşelik köyünden birini vurmuşlardır fakat bu olayın Paşavenkli Hıdır’la bir alakası yoktur. Paşavenkli Hıdır bekçiye şöyle bir bakar, aşağıdan yukarıya doğru süzer ve derki, “Bekçi, bekçi siz bir köysünüz, ben yalnız başınayım. Beni buradan gönderecek bir babayiğit anasından doğmuşsa gelip göndersin. Ben buradayım gitmiyorum ve gitmeyeceğimde “ Bekçi neye uğradığını şaşırır. Geri döner hızlı adımlarla köye doğru gider. O gece Paşavenkli Hıdır büyük bir dut ağacının üzerine çıkar. İki dalın arasına bir siper yapar, mavzerini alıp sabaha kadar bekler, fakat ne gelen vardır ne de giden. Çünkü Paşavenkli Hıdır’ın boş konuşmayacağını ve dediğini yapacağını bütün köy bilmektedir.
Eğer bu yazımı, çocukları veya torunlarından biri hasbelkader okuyacak olursa Paşavenkli Hıdır’la gurur duymalıdırlar.
Seveni vardır, sevmeyeni vardır onu bilemem. Kırgınlıklarımız oldu, küs ayrıldık ama bu kırgınlığımıza sebep Paşavenkli Hıdır olmamıştır. İhtiyardır ve sözünü kimse dinlemez. Düşmanın merdi, dostun namerdinden daha makbuldür. Hele hele bir insanın öz kardeşinin bile nankörlük ettiği bu dünyada Paşavenkli Hıdır’ın düşmanlığı ve yiğitliği önünde saygı ile eğiliyorum. Ne zaman öldü,nasıl öldü bilmiyorum ama ışıklar içinde uyumasını diliyorum.
İyi ki vardın çocukluğumun kahramanı Paşavenkli Hıdır amca…
Ve iyi ki vardın çocukluk hayallerimi süsleyen ve yaşantımda derin izler ve unutulmaz hatıralar bırakan Paşavenkli’nin değirmeni…