ARDAHAN’IN ÖLÇEK KÖYÜ

Müseyip amcanın anısına…
Selam sana Ardahan’ın Ölçek köyü, Dursun Akçam ve Taner Akçam gibi Dünyaca ünlü yazarlar, Prof.Abdulkerim Doğru, Prof. Mecit Doğru gibi ünlü profesörler, sen de doğup büyüdüler. Senin toprağın höllük oldu onlara.
Selam sana Ölçek köyü… Kura nehrinde (Dünyada ender bulunan ) bıyıklı torik balıklarını yakaladığımız günleri anımsadım.Türkü söyleyerek yemlik toplamaya giden kızların geldi aklıma. Taşını, toprağını, havanı suyunu, ağaçlarını, daldan dala uçuşan kuşlarını özledim.
Hasbelkader hayvanlarımızdan biri ormana girdiğinde burnumuzdan getiren ormancı Mehmed’i bile özledim.
İnsan dünyayı gezip dolaşsa yine gözü doğup büyüdüğü yerde, köyünde kalır. Çünkü o toprağın havası, suyu, ruhuna işlemiştir ve onu yüreğinden söküp atması asla mümkün değildir. Her zaman gidip köyünü görme umuduyla yaşar tıpkı Müseyip amca gibi…
Bundan 60 yıl önce 350 hane olan Ölçek köyünün yüzde 90’ı okur yazardır. Bu köyün topraklarında bitki yerine akıl fışkırmış sanırsın. İnsanları kendini yetiştirmiş kültürlü,bilinçli nadide köylerden biridir .
Çocukluğu Ölçek köyünde geçmiş ve halen İzmir’de yaşayan Sadık Demirci’nin yazıp da yayınlamadığı eşsiz şiirleri vardır. Arslan dayıyı anlatmadan önce Sadık Demirci’nin bir şiirinden tek kıtayı buraya aktarmak istiyorum.
Sadık hasret kaldı dosta
Ne mektup var nede posta
Mezarında bile yasta
Senede bir gel ne olur…
Arslan dayı iki gözden ama yaşlı biridir. Gözleri görmediği halde sınıkçılık yani kırık çıkık işlerini yapmaktadır. Civar köylerden kimin bir yeri kırıldığında veya çıktığında Arslan dayının yanına gelir. Arslan dayı elleriyle kırık olan yeri yoklar, parmakları ile düzeltir, iki ağaç parçası ile kırık olan yeri sarar ve “tamam geçmiş olsun” deyip gelenlerin tedavisini yapardı.
Arslan dayının diğer bir özelliği ise yağmurun ne zaman yağacağını bilmesiydi. Köylüler ekin ekmeden önce Arslan dayıya sorarlardı yağmurun yağacağı günü. Arslan dayı başını gökyüzüne kaldırır görmeyen gözleriyle şöyle bir bakar on gün yağmur yok. “11’nci gün yağmur başlayacak, bir hafta sürecek veya üç gün sürecek” diye söylerdi. ve söylediği gün yağmur yağardı. Bu bir Allah’ın hikmetiydi. Arslan dayıya bahşedilmiş bir meziyetti. Köylüler onun dediklerine göre ekinlerini ekerlerdi.
Eşi öldüğü için yalnız yaşıyordu Arslan dayı. Bir ihtiyacı olduğunda aynı köyden Müseyip amcaya haber gönderir, Müseyip amca da istediklerini alıp getirirdi. Çok ilgilenirdi onunla, birbirlerini çok severlerdi. Müseyip amcanın İzmir’e gelmesi Arslan dayı için bir yıkım olmuştur çünkü ondan başka ilgileneni yoktur.
Müseyip amca, İzmir’e geldiği sene ölüm haberini alır Arslan Dayı’nın. Çok üzülmüştür ,”kimsesizlikten,bakımsızlıktan gitti zavallı” diye hayıflanır kendi kendine.
Yıllar sonra Müseyip amca da göçüp gitti bu dünyadan. Kim bilir belki Arslan dayı ile cenneti alada birbirlerine kavuşmuşlardır.
Doğup büyüdüğüm, suyunu içtiğim, ekmeğini yediğim Ardahan’ın Ölçek köyü selamlar gönderiyorum sana uzaklardan, İzmir’den, iyi ki varsın ve iyi ki sende dünyaya gelmişim…
Nasip olur mu bilmem ama ölmeden bir daha görmek isterdim seni Ardahan’ın Ölçek köyü…
Onurlu asil büyüklerimiz vardı.