BARIŞ GÜVERCİNİ GİTTİ

                            Hatıra geleni deftere yazak

Kuşaktan kuşağa sürsün adımız…        

         Ziya İpek amcanın anısına…

        Benim gençlik yıllarımda 70’inde vardı Ziya amca.  Uzun                        boyu,  pala bıyıkları ciddi duruşu ve insanı etkileyen, şahin bakışlarıyla çok yakışıklı biriydi.  Bu yaşta böyle yakışıklı olması nedeniyle  ‘’gençliğinde nasılmış acaba?’’ diye hep düşünmüşümdür.                                                                                                 Herkes şalvar giyerdi o zamanlar, kuşak bağlardı. Elazığ’a özgü sekiz köşeli şapka vururlardı. Bu giyim kuşam şekli Ziya amcaya yakıştığı kadar hiç kimseye yakışmazdı. Ziya amcaya karşı duyduğum saygı ve sevgide onun vakur duruşu, sakin ve soğukkanlı hali, ciddiyeti çok etkili olmuştur.

          Oğulları da vardı yakışıklı, fidan boylu zımba gibi gençlerdi ama Ziya amcanın gençliği ile asla kimseyi kıyaslayamam.

           Sarsılmayan bir inancı ve itikadı vardı Ziya amcanın… Harama el sürmezdi.

           Hiç gülüşünü görmedim Ziya amcanın. Hele bizim gibi çocukların yanında hiç ciddiyetini bozmazdı. İnsanı hipnotize eder gibi etkisi altına alan bir bakışı vardı. Elazığ’ın köylerinin haricinde civar illerdeki köylerde bile bir kavga olduğunda Ziya amcanın devreye girmesi ve küskünleri barıştırması kaçınılmazdı.  Günümüzde mahkemelerde arabuluculuk olayını işte o zamanlar Ziya amca yapıyordu. Zamanın Barış güverciniydi sanki.

               Zülfü’nün oğlu İzzet, Tunceli yakınlarında kamyonla gece yolculuğu sırasında bir genç çocuğa çarpmış, çocuk hayatını kaybetmişti.  İzzet tutuklanıp cezaevine atılmıştı. Ziya amca Hasan Yıldız dedeyi ve kardeşi Abuzer’i yanına alarak Abuzer’in oğlu Mazlumun arabasıyla Tunceli’ye kazada ölen delikanlının ailesinin yanına şikayetçi olmaması için görüşmek üzere yola çıkarlar.

   Mazlum’un anlatımından:

”Hasan Yıldız dede ön tarafta yanımda oturuyor, babamla, Ziya amcam arkada. Pertek ilçesini çıktım, mercimek virajlarını geçtikten sonra can deresine doğru yol dümdüzdü arabayı vitesten boşa aldım. Araba gittikçe hızlandı. Ziya amca arkadan seslendi; ‘oğlum neden bu kadar hızlı gidiyorsun?’ Bende ‘arabanın freni patladı amca ‘ dedim mahsustan… Bak basıyorum basıyorum fren tutmuyor deyip debriyaja basıyorum. Yanımda oturan Hasan Yıldız dede korkudan sus pus hiç sesi çıkmıyor.  Arkadan Ziya amcam gür sesiyle ,’Oğlum korkma sen direksiyona sahip çık.  Şıh Ahmet Dede bizi korur ,soğukkanlı ol yeter ‘ diye söyledi.  Düze gelince araba yavaşladı.  Kenara çekip dururlar. Babası ve Ziya amca arabadan inerler. Mazlum kaputu açar bir kabloyu çıkarır ve  ‘bak amca bu kablo çıkmış “diye söyler. Tabi ki babası usta şofördür ve oğlunun bir kurnazlık yaptığını anlar ama hiç sesini çıkarmaz.

            Ziya amca ölen çocuğun ailesiyle görüşür ve şikayetçi olmazlar. Hasan Yıldız dede ile Ziya amcanın gelişi her şeyi sulh etmiştir.

            Yıllar sonra bir trafik kazası geçirir. Yaralı olduğu halde bile yine soğukkanlılığını kaybetmez. ‘’oğlum Kenan’a haber verin ‘diye söyler. Çünkü Kenan da kendisi gibi sakin ve soğuk kanlıdır. Hastanede hayata gözlerini yumar. Cenazesi bir miting alanı gibidir. Araç konvoyu ise görülmemiş derecede yoğundur. Çünkü seveni, sayanı çoktu Ziya amcanın…

            İyi ki vardın ve iyi ki bu topraklardan gelip geçtin. Işıklar içinde uyu zamanın Barış güvercini…

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.