AŞİKAR YAPICIER’İN İKİNCİ KİTABI ÇUKUROVA EFSANELERİ İLE BÜTÜNLEŞTİ

Genç yazar Aşikar Yapıcıer’in ikinci kitabı çıktı.

 Abant İzzet Baysal Üniversitesi Eğitim Fakültesi Türkçe Öğretmenliği Bölümü öğrencisi Aşikar Yapıcıer, şiir ve denemelerden oluşan ilk Dilhunların Bozkı’ının ardından VUSLATA ŞAH EŞKİYA ve HEVDİL adlı romanını okurla buluşturdu.

Aşikar YApıcıer ile VUSLATA ŞAH EŞKİYA ve HEVDİL üzerine konuştuk.

Evet sayın Aşikar Yapıcıer, öncelikle ikinci kitabınız hayırlı olsun. İkinci kitabınız hakkında bize bilgi verir misiniz?

Röportaj teklifiniz ve iyi dilekleriniz için öncelikle çok teşekkür ederim. İlk kitabım “ DİLHUNLARIN BOZKIRI” ndan sonra “ VUSLATA ŞAH EŞKİYA ve HEVDİL” in çıkışı kolay olmadı. İlk kitap bir deneme kitabı olduğu için bir konu bağlamında ilerleyip daha sonra duyguları aktarmak tamamen doğaçlama oluyordu fakat ikinci kitabım Novellla tarzı ( kısa roman) bir kitap olmasına rağmen birden fazla konuyu akıcı bir dilde tema, konu ve olay örgüsü ile bağlamak rüzgarlı bir havada kısık ateşte çay demlemek gibiydi benim için.

Peki sayın sayın Yapıcıer, sizi bu kitabı yazarken yaratım motivasyonunuz neydi?

 Bu soruya ütopik değerler ile cevap vermeyeceğim. İlk kitapta gençliğim ve toyluğum üzerinden ve desteksiz kalmamdan dolayı inancım olmadan yazmaya devam ettim. Bu toprakların değerlerini anlatırken eleştiri dışında cevap veren olmadı. Yazmak benim ruhum için bir limandı ve ben yazmayınca kendimi kötü hissediyordum. Sadece fikir olarak çıktığım bu yol, mitler ve batıl inanışlar ile tutunan Kilikya insanının yakın tarihinde izler bırakmış ekonomik ve sosyal yapısının çözülümünün bir harmanıdır “ Vuslata Şah Eşkıya ve Hevdil” romanında. Marshall yardımlarının en büyük vurgununu üretici toprakların insanı yedi. Bunu görmezden gelemeyiz. Zaten bu kısa anlatımda da yaşanan dramın bu ekonomik yardımla kesişen ölümleri işaret etmektedir. O güzel insanlar artık üreterek değil tüketerek çekip gittiler.

Kitapta neler var?

İnce Memed’ten arta kalan bir isyankarlık var. Tabi ki bir “Yaşar Kemal” dili kadar olacağımı iddia etmeden bunu belirtmek isterim. Kitapta: Avuntular, ekmek kaygısı ile gelen dışarıdan göçler, farklı topluluklarla mevsimlik işçilerin ucuz yaşamın çaresizliği… Ve en önemlisi kendi duygularını yaşayamamak var.

Unutulan mitleri canlandırma konusu aklınıza nereden geldi?

 Adana’nın bu Çukurova’nın bir ruhu var. İnsanlar inançlar ve yaşam kaygıları ile mabedler ve evler yapıyorlar. Çok gezen mi çok okuyan mı diye bir sözün arkasına sığınarak mimariyi görmeye bir yere giderseniz sadece görürsünüz. Ben ilham ararken hissederek ve merak ederek notlarımı aldım ve sonuç Hamo’nun ve Hevdil’in hikayesi çıktı.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.